4 Şubat 2013 Pazartesi

Sarai Sierra

Aslında her gün bir sürü cinayet oluyor, ben de aslında çok fazla bu tür haberlere bakmamaya çalışıyorum, bizim gazetelerde çok acayip bakış açılarıyla yansıttıkları için. Ama nedense Sarai Sierra'nın hikayesini en başından beri takip ediyorum, kaybolduğundan beri daha doğrusu. İstanbul gezisinden sonra 21 Ocak'ta Amerika'ya dönmek üzere uçağına binmemiş, ailesi onu aramaya gelmiş ve en sonunda (dün galiba) öldürüldüğü ortaya çıkmış.

Tüm bu zaman içinde hep onun sağ salim bulunacağını umdum. Eşi, anne-babası, kardeşleri perişandı İstanbul'a aramaya gelmeden ve geldiklerinde. Şimdi düşünemiyorum bile hallerini, çocuklarını. Başları sağolsun ve bu zorlu yolda onlara sabır diliyorum. Bir yandan çok iyi anlıyorum neler yaşadıklarını, bir yandan da aklım almıyor hissedebileceklerini... Bayağı etkilendim, düşünüyorum Sarai'yi ve onları. Of... Kararan yaşamlar.

Benim dikkatimi çeken ve baya da üzen bu olayda şöyle yorumlar oldu: 'Evli barklı çocuklu kadının yurtdışında tek başına ne işi var?' 'Kocası nasıl izin vermiş öyle dolaşmasına?' 'Ama böyle arka sokaklarda da gezilir miymiş canım?' 'Araları kötü müymüş neymiş' ve benzeri tarzda. Sürüsüne bereket, üstelik başta gazetecilerden ve hatta olayla ilgilenen yetkililerden, ve de bütün milletlerden gelmiş bu yorumlar. Oysa tek bir suçlu var: Sarai'yi öldüren kişi. Önemli olan tek bir gerçek var: Bir insan öldü. Bu insanı birçok kişi seviyordu. Nerdeyse kadına 'Oh olsun, bu da ders olur aleme' felan diyecekler. Yapmayın etmeyin...

Neden bu tür yorumlar yapar insanlar, ölümü kendilerinden uzaklaştırmak için mi derler böyle bilemiyorum. 'Ben yurtdışına gitmiyorum, o zaman benim başıma böyle bir şey asla gelmeyecek, aferim bana!' mı demiş oluyorlar aslında, anlamıyorum ki. Böyle korkunç bir durumda acılı ailenin tek ihtiyacı olan şey onlara destek olunması, başka hiçbir şey değil. Bazen çok zorlanıyorum, dayanamıyorum insanların tepkilerini görünce. Bize de 'Ne işiniz vardı gecenin bir vakti yolda' dendi, Deniz'e suç bulundu, bana suç bulundu, üçüncü arkadaşımıza suç bulundu... Ne diyim, çok takılmamaya çalışıyorum; insanların ağzından, klavyesinden çıkanı ben bilemem, ama tutamadım birden kendimi. Bazen resmen 'Acımasızlık!' diye bağırıyor insanların davranışları. Zaten eşi, çocukları, anne-baba, kardeşleri yiyebileceği en büyük darbeyi yemiş, sizin de üstüne tuz biber olmanıza ihtiyaçları yok. Valla.

Siz ne düşündünüz Sarai'nin hikayesini okuyunca?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder