25 Ocak 2013 Cuma

Güçlü olmak

Birçok kere duydum, birçok yerde okudum ki bu durum sayesinde 'daha güçlü' bir insan olacakmışım. Bu sözü ilk duyduğumdan beri kafamı çok kurcalıyor ve baya rahatsız ediyor beni. Sadece bir değil, birkaç açıdan hem de. Bakayım toparlayabilecek miyim...

1) Deniz benim için 'var' olan bir kişisel gelişim projesi değil, kendi için varlık olan bir insan. Benim hayatıma bir 'nedenle' girmedi. Kendi yolunda yürüyordu, kendi hayalleri için yaşıyordu. Tıpkı benim gibi, tıpkı herkes gibi. Şanslıydık ki yollarımız kesişti ve yanyana yürüyebiliyorduk. Deniz'in beni mutlu etmek, dahası bana güçlü olmayı öğretmek gibi bir görevi yok.

2) Deniz'in yaşamı pahasına bir ders öğrenmem kanımı dondurur ancak. Gerçekten. Daha iyi, daha güçlü bir insan olacaksam bile bunun için birinin, hayatımdaki en yakın insanın ölmesi gerekmemeli.

3) Tabii ki bağımsız bireyleriz. Ama aynı zamanda diğer insanlar olmadan da yaşayamayız. Ben Deniz'le birlikte olduğum için daha güçsüz değil, daha güçlüydüm. Herşeyden önce çok mutluydum, yaşama sevincim tam yerindeydi ve kendimi çok güvende hissediyordum. İkimiz de ne olursa olsun hep dünyayı - hayallerimizle - fethedebilecek gibi hissediyorduk; ama kendi kendimize değil asla, başka insanların da hayallerini yanımıza katarak. Bir insanı sevmek, onunla bütünleşmek neden güçsüzlük olsun ki? İki insanın ayrı ayrı başarabileceklerinden çok daha fazla şeyi birbirimiz sayesinde, birlikte olduğumuz için başarıyorduk.

4) 'Daha güçlü' olmanın bana ne faydası olduğunu pek anlamıyorum, neden buna vurgu yapıldığını da kavrayamıyorum. Pek de ilgilendirmiyor beni açıkçası. Tabii ki Deniz öldüğü için birçok şey değişti, ben de o yüzden daha önce hiç yapmadığım şeyler yapmak, daha önce çözmediğim türde problemler çözmek zorunda kaldım. Bu durum beni daha 'güçlü' yapıyorsa kalsın, ben Deniz'i geri isterim. Yaşama isteğim bile yokken 'güçlü' olmanın ne önemi var? Kimin için, neye karşı?

5) Kaç sene yaşayacaksam, bu senelerin sonunda her ne olursa olsun, her ne yaşarsam yaşayım geri dönüp baktığımda asla bu kazaya ve Deniz'in ölümüne en ufak derecede bile iyi bir şey olarak bakamam, bakmam.

6) Deniz'in ölümü ile arama mesafe koyamıyorum, benden başka bir insan ölmüş gibi hissedemiyorum. Bu durumu 'ardımda' bırakamıyorum; diğer başıma gelen irili ufaklı kötü olayların aksine. Belki tuhaf gelir bu tanımlama, bilmiyorum, siz de böyle hissediyor musunuz? Uyanıp arabanın kontrolden çıktığını farkeden, panikleyen, o frene basan, o direksiyonu çeviren, kafasına o darbeyi alan, o yoğun bakım yatağında iki gün yatan ve değerleri gittikçe kötüleşen, vücudu soğuyan, gözbebekleri büyüyen, en sonunda değerleri sıfıra inen benmişim gibi geliyor.

Bunlar günlük işleri başarmaktan, günlük yaşamı devam ettirebilmekten bağımsız şeyler. Tabii ki uyuyorum, işime gücüme bakıyorum, yiyorum içiyorum, sevdiklerimle buluşuyorum, başka konulardan bahsediyorum. Dışarıdan bakarsanız bunlarla boğuştuğum belki anlaşılmaz bile. Lakin güçlü bir insan olmanın bunlarla bir alakası yok, bence bütün bu olup bitenler çerçevesinde hiçbir önemi de yok. Ne dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder