15 Kasım 2012 Perşembe

Yaşamın Gerçekleri

Bazen hiçbir şeye inanamıyorum. İnanamıyorum. Bu kaza bir hayal miydi? Böyle bir şey olmadı da Deniz bir yerlerde yaşıyor mu? Yoksa Deniz mi bir hayaldi? Çok güzel, gerçek olamayacak kadar güzel bir insan, bir hayal. Bütün o yaşadıklarımız benim gördüğüm bir rüya mıydı? Yoksa... ben mi bir hayalim?

Siz de böyle hissediyor musunuz bazen?

Bundan sonra hayat böyle işte. Hayatıma yeni eklenen insanlar olacak küçüklü büyüklü; hayatımda varolan insanlarla ilişkilerim güçlenecek ya da yavaşça solacak. Ama biliyorum ki zaman içinde sevdiğim, değer verdiğim insanları, Deniz'i kaybettiğim gibi teker teker kaybedeceğim. Belki aniden, belki uzun süre içinde. Taa ki kendim de o insanlar her nereye gidiyorsa oraya gidene kadar.

Kaçınılmaz bir şey bu. Bunu zaten biliyordum, ama bilmekle yaşamak o kadar farklı ki. Bayağı hüzünlü bir varoluş.

Bu gerçeği bu kadar erken, bu kadar ani ve bu kadar mutluyken öğrenmek -hadi yaşamak diyim-zorunda oluşum... Haksızlık mı demeli, ne demeli? Herkes eşiyle, çocuklarıyla mutlu mutlu yaşarken, bana da bu mu düştü şimdi? Bilmem, belki de herkes eşiyle, çocuklarıyla mutlu mutlu falan yaşamıyordur ama şimdi bana öyle geliyor, ne yapayım. Deniz'le yaşayacaklarımız, mutluluklarımız henüz bitmemişti. Ne bitmesi, daha yeni başlıyordu her şey! Sanki kırk yıl sonra bile hep yeniden, yeniden başlayacaktı. Hep yeni mutluluklara gebeydi yaşamımız.

Peki Deniz ne öğrendi bu dersten? Bilemiyorum. Merak ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder