29 Kasım 2012 Perşembe

İsyan

Tamam, bir çok şey yapıyorum. Tavsiye edilenlerin hepsine de uyuyorum.

Arkadaşlarımla görüşüyorum, kendimi eve kapatmıyorum. Telefonla, mail yoluyla, Facebook'tan ya da Skype'tan haberleşiyorum. Annemlerle, akrabalarımla konuşuyorum. Abimi, yengemi, yeğenlerimi görmeye gidiyorum. Kendimi yaşamla haşır neşir etmeye çalışıyorum. İyi ki varsınız.

Yeni insanlarla tanışıyorum.

Yeni roller üstleniyorum.

Daha önce çözmediğim türde problemler çözmeyi öğreniyorum.

Bir yerlere; uzak, yakın gidiyorum, geziyorum.

Blog yazıyorum, ayrıca Deniz'e hitaben özel bir günlük tutuyorum.

Deniz için biraz daha büyük ölçekli bir şeylerin planını kuruyorum, kimlerden yardım alabileceğimi düşünüyorum (o kısmı daha sonra).

Deniz'in yarım kalan işlerini bitirmeye uğraşıyorum, bir amacım da var.

Spor yapıyorum, sağlıklı beslendiğimi zannediyorum, yürüyüşe çıkıyorum, derin derin nefes alıp veriyorum, yoga felan yapıyorum, kendimi dinlemeye özen gösteriyorum.

Sahilde gökyüzüne ve gün batışına bakıyorum.

Kuşların sesini dinliyorum.

Yaşamıma yeni bir rutin oturtmaya, evimize iyi bakmaya çalışıyorum.

Kitap okuyorum, müzik dinliyorum, internetten anlamlı ya da anlamsız bir şeyler araştırıyorum.

Arkadaşlarımın bana hediye ettiği güzel bir bitkiye bakıyorum (gerçekten çok iyi geldi, sağolun).

Komşularımla görüşüyorum.

Biraz da diğer insanlara odaklanmaya çalışıyorum.

Bazen çay içip bön bön duvarlara bakıyorum.

Bazen ağlamaktan başıma ağrılar giriyor. Kendimi hiç tutmuyorum.

Saçmasapan komedi dizileri felan izliyorum.

Hatta bazen salak salak cep telefonumla yılan oyunu oynuyorum. Cep telefonum o kadar eski. Deniz hediye etmişti. Turuncuyu sevdiğim için turuncu.

Düşünce biçimimi değiştirmeye, ölümün yaşamın parçası olduğunu anlamaya değil de 'hissetmeye' çalışıyorum.

Sadece şu ana odaklanmaya çalışıyorum.

Kendimi yeniden tanımlamaya çalışıyorum.

...

Ama Deniz gene yok, gene yok, gene yok. Gene dayanamıyorum, gene dayanamıyorum.

Deniz'i geri istiyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder