29 Ekim 2012 Pazartesi

İlk Ay

Kazadan sonraki ilk ay ne oldu? Neler hissettim? Neler yaşadım?

Ben de tam hatırlamıyorum. parça parça bir şeyler var.

Sanırım o ilk ayda, adrenalin midir, artık neyin etkisi bilmiyorum, ama bir çeşit uyuşturucunun etkisi altında gibiydim. Panik içinde ordan oraya koşuyordum, nasıl yaparım, nasıl çözerim, kimlerle konuşabilirim diye. 'Nasıl çözerim'... Ne kadar da safça.

İnsanlarla telefonda, yüzyüze konuşuyordum; başsağlığı dileklerini kabul ediyordum, çeşitli yasal işlemlere bakıyordum. Ama o ben değildim sanki. Kendime bir vekil atamıştım, gerçek yaşama ilişkin işleri o hallediyordu adeta. Neler söylediğimi, neler yaptığımı hiç hatırlamıyorum. Sonradan sonradan bazı hiç mantıklı olmayan cümleler kurmuş olduğumu hayal meyal farkettim sanki.

Bir tünelin içinde gibiydim. Yaşam bir yandan olup bitiyor, bense o tünelin içinde yaşamdan bağımsız bir varlık sürdürüyordum. İnsanlar kaza yaşamamış sakin hayatlarında, normal normal günlük işlerini, konuşmalarını devam ettiriyorlardı. Giysilerden, faturalardan, işyerindeki sorunlardan, nasıl canlarının sıkıldığından, neden sevgilinin birinin diğerinin telefonunu açmadığından ve bunun aman da ne kadar önemli bir mesele olduğundan bahsediyorlardı. Bense bir hayalet gibi onların aralarından geçiyordum. Sanırım hayalet formumdan ve o tünelden hala da tam çıkmadım.

İlk ay daha henüz kazanın ve durumun vehametinin farkına varmamıştım. Deniz'in artık yaşamıyor olduğunu gerçek anlamda kavrayamamıştım. Yüzeysel anlamda bir üzüntü yaşıyordum ama bir şeylerin henüz düzeleceğine inanıyordum büyük ihtimalle. Bu bir çeşit savunma biçimi midir acaba, bilemiyorum.

Bir ay - otuzbeş gün sonra kadar küüüt diye ilk dalga geldi: Deniz gerçekten, sonsuz bir şekilde, geri dönüşü olmayan bir biçimde artık yoktu. Nasıl yani, yok mu? Evet, gerçekten. Yani gelmiyor. Aramayacak. Mail atmayacak. Facebook profilini güncellemeyecek. Sarılmayacağız. Konuşmayacağız. Birlikte yaşlanma planlarımız gerçekleşmeyecek. Birlikte deniz kıyısında ev almayacağız. Birlikte iş yapmayacağız. Birlikte motora binmeyeceğiz. Deniz'in yaşamı bitti. Onun yaşlanacağı bu kadardı. Hayallerinin bu kadarını gerçekleştirdi. İşlerinin bu kadarını yaptı. Dünyada göreceği bu kadardı. Sevdiklerinin yaşamlarına bu kadar dokunabildi.

Zaman içinde o dalgalar büyüdü, büyüdü, büyüdü. En büyük haline geldi. O kısımları da sonra anlatırım.

Siz ilk aya ilişkin neler hatırlıyorsunuz? Öyle garip bir uyuşma hali oldu mu? Anlamazlıktan geldiniz mi siz de?

2 yorum:

  1. hep onu anlatmak,hep onun anılarını paylaşmak,hep hatırlansın diye çabalamak, hep hep hep O oluyor herşeyin...su içerken o, yemek yerken o, nette o, tvde o, her yerde her şeyde o...herkes her şeyi unutsun ve ondan bahsetsin istiyorsunuz...sık sık rüyalarda buluşuyorsunuz...sonra içnizdeki sızı hep canınızı yakıyor...anlatanlar azalsa da içinizde dahada büyütüyorsunuz....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler paylaşımınız için. Başınız sağolsun.

      Evet, ben de herkes işi gücü bıraksın, Deniz'den bahsedelim istiyordum. İnsanların normal normal devam etmesi tuhafıma gidiyordu.

      Ama işte, sonradan anlıyorsunuz ki bu sizin gerçekliğiniz, başkalarının değil. Bu durumla yaşayacak olan sizsiniz.

      Her şeyde o... Bu durum değişir mi dersiniz? Sanki yıllarca nereye baksam onu görecekmişim gibi geliyor.

      Deniz'in hatırlanması benim için de çok önemli. Hatırlanmayı hakediyor çünkü; sizin kaybettiğiniz kişi de hatırlanmayı hakediyor...

      Sil