3 Ekim 2012 Çarşamba

Masabaşı

Deniz,

İşte seni genel olarak göreceğimiz poz buydu. Bir sürü alet edevat. Bir kukla ya da radyo ya da alarm ya da motor parçası. Belki yapıştırıcı, lehim. Lamba. İğneler. Başına oturup saatlerce kuklayla uğraşabilirdin. Bundan da büyük keyif alırdın. Hiçbir kuvvet seni o işi bitirmeden o masanın başından kaldıramazdı.

Küçük uçlu düzgün, güzel parmaklarınla parçaları tutar, birbirine bitiştirir, evirir çevirir, vidalar, dikerdin. Parmağının ucu bile kirlenmezdi. Bir damla japon yapışıtırıcısını damlatmazdın bile. Neyi, nasıl tutarsan doğru olacağını, hangi iki malzemenin yanyana gelemeyeceğini, neyin neyle sıkıştırılabileceğini çok iyi bilirdin. Sanki küçük nesnelerin (ve tabii büyüklerin de) efendisi gibiydin. Kargaburunla telin bir ucundan tutup, diğer ucundan büyük bir zerafetle bükerdin. Böyle ucundan tutturulmuş, iğreti çözümlere en ufak bir tahammülün yoktu. Oysa ben japonları her yere sıvaştırırım, telleri bükünce de bir türlü düzgün bir yay yapamam. Seni de deli ederdim bu yüzden.

Boy boy bir sürü vidan vardı, acil her durumda işe yarayıp bir yerleri tutturacak. İngiliz anahtarı, tornavida, matkap, silikon tabancası... Her an alet çantasında hazır ve nazır durur, senin onlarla sihir yaratmanı beklerlerdi. Araç-gerecin için özel kılıflar dikmeyi de ihmal etmezdin, güzel yerde durmaları lazım tabii.

Bir keresinde motora alarm kurmaya kafayı takmıştın. İnternetten araştırdın, önceden yapılmış örneklere baktın, forumları okudun. Sonra onların çözümlerini yetersiz bulup üstüne de kendi yorumunu kattın. Teller, lehim, ucuz bir telefon (gidip özel bu iş için alıp gelmiştin hiç üşenmeyip), artı eksi uçlar... O kadar güzel çalışıyordun ki, fotoğraflamam gerekti yaptıklarını. Hoop, saatler sonra motorun yeni alarmı hazırdı! Alarmı taktıktan sonra kediler motorun üstüne çıkıp telefonun çalınca nasıl da gözlerin parlamıştı! Başarmıştın! Ben de çok etkilenmiştim; vay canına, ne kadar yeteneklisin diye. Motor alarmı için ufak bir kutlama yapmıştık resmen o zaman.

İşte böyle Deniz'im. Minik minik bir şeyler ortaya çıkarmak o kadar hoşuna gidiyordu ki. Küçük nesneler efendisiz kaldı şimdi.

Not:  Lehimli fotoğrafı henüz ekleyemedim, biraz daha bekleteceğim...

2 yorum:

  1. M.Çoban;Meriç sondan başa doğru okuduğum yazıların hepside birbirinden etkileyici kimi zaman acı gerçek kimi zaman o inanılmaz güzel anılarla Denizi yeniden yeniden bize yaşattığın için çok teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolasın Mustafa;

      Okumana çok sevindim. Ah Deniz, bizi öksüz bıraktın gittin... de diyemiyorum. Deniz gitmek istemedi ki.

      Sil