25 Eylül 2012 Salı

Gözlerin

Deniz,

Senin gözlerini anlatmaya nerden başlasam ki? Bana mı öyle geliyordu, yoksa gözlerinde hiç kimsede olmayan ekstra bir parıltı mı vardı? Sanki birkaç fazladan ışıklı nokta... Güneş gözlüklerinin arkasında bile o parıltıyı görebiliyordum; çünkü o parıltı, o sevgi, mutluluk ve kendine güven senin içinden dışarı doğru taşıyordu.

Her zaman muzip bir gülümsemenin eşlik ettiği, 'Merak etme, her şey iyi olacak, çünkü ben burdayım, senin yanındayım' diyen o gözler. Herkesin yardımına koşan, herkesi farkeden o duyarlı gözler. 13 Temmuz 2001'de ilk defa gördüğüm, görür görmez vurulduğum o bakış... Sanki seni yüzyıllardan beridir tanıyor gibiydim. Üstelik hiç de romantik bir insan değilimdir ne yalan söyleyim, ilk bakışta aşk da bir masal saçmalığı gibi gelmiştir o zamana kadar hep.

Gözlerin şakacıydı da aynı zamanda. Uzunca bir süre ne renk olduklarını tam anlayamadım. Mavi üzerine yeşil mi? Ela üzerine açık kahverengi mi? Sanki bulunduğun yere göre, mesela denizdeysen (gene deniz!) renk değiştiriyorlardı. Sırf gözlerinin rengini anlamak için bir gün dikkatlice dakikalarca baktım. Evet, rengi yeşil zemin üzerinde ela noktacıklar! O şakaları da o noktacıklar yapıyordu sanırsam. En sonunda anlamanın verdiği rahatlıkla gülmüştüm, sen de gülmüştün.

Sadece rengi değil, şekli de güzeldi ha! Gözünün kenarına doğru baktığında çocuk oluyordun tekrar. 

Bu kadar iyi bir dost olduğun, bu kadar sevgi dolu bir yüreğe sahip olduğun gözlerine bir bakmakla anlaşılıyordu. Şıp, bir saniyede. Ben de 'Of' diyordum, 'ne güzel gözleri var bu adamın. İyi ki benimle, iyi ki bana bakıyor'. İnsanlar 'Deniz nasıl?' diye sorduğunda, 'İyi; güzel yeşil gözleriyle bakıyor' diye cevap verirdim. Her seferinde.

Tabii biliyorum, herkese sevdiğinin gözleri çok güzel gelir. Ama ne diyeyim, ben mi yanlış görüyorum?  Fazladan bir parıltı, bir sevgi yok mu senin gözünde?

Şimdi nereye bakıyorsun Deniz?


2 yorum:

  1. Sevgili Meriç Hocam,
    Öncelikle size Deniz Hoca ile ilk tanışmamızı anlatmak istiyorum. 2.sınıftaydık. Deniz Hoca ile ilk dersimiz olacaktı. Hepimiz sınıfımızda yeni olmanın biraz çekingen havasını taşıyorduk. Sessizdik. Kısa bir tanışma sürecinden sonra, zamanlama çizelgesini öğrenmeye başladık. Birkaç örnekten sonra bize derste yapmamız için bir ödev verdi. Onu iyi izlememizi söyledi ve bir anda kupa bardağını yere fırlattı. Herkesin aklını başından aldı diyebilirim. Tabii yaptığı hareketin bizden zamanlamasını çizmemizi istedi. O gün animasyonla ilgili en önemli gerçeği bize öğretti. "iyi gözlem yapmak" O günden sonra nedenini bilmem ama bizim sınıfın en iyi işleri Deniz Hoca'nın dersinden çıktı. Kafamız 5 karış havadaydı ama Deniz Hoca o kadar süprizlerle doluydu ki kafamızı havalardan alıp o sınıfın içine sokuyordu. Deniz hoca bizimle konuşurken gözümüzün içine içine bakıyordu. Nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum ama yalan söyleyemiyorduk ona. Gözlerinde hep anlamlar yüklüydü ve bizden hep iyisini bekledi. Daha iyisi olabilmemiz için elinden geleni yaptı.Daha fazla yazamıycam sanırım boğazımda o acı düğümlenmesi oldu. Sadece son olarak diyebileceğim o eşsiz bir eğitmendi. O'nu özlüyoruz. Size çok zor olacak ama sabır diliyorum. Yaşadığınız acının eşi yok, hayatımda karşılaştırabileceğim bir örneğim yok ama yazdıklarınızla çok yaşadığınızı çok iyi ifade ediyorsunuz. Yazdığınızdan kat be kat acı çektiğinizi anlayabiliyorum. Dayanıklı olmaya çalışın yazdıklarınızla onu ölümsüzleştiriyorsunuz.
    Maltepe Üniversitesi
    Çizgi Film & Animasyon
    Dilara Akkaya

    YanıtlaSil
  2. Sağolasın Dilara, ne güzel anlatmışsın. Deniz o kadar doğrudandı ki hakikaten, sanki ruhunu okuyordu insanın. Evet eğitmen olarak da eşsizdi...

    YanıtlaSil